Bu Blogda Ara

20 Ocak 2011 Perşembe

Yahudilik Nedir?

Yahudi dininde olanlar yahudî, ibranî ve İsrailoğulları diye de adlandırılırlar. Yahudi kelimesi,  Hz. Yakub’un on  iki oğlundan dördüncüsü olan Yahuda’dan gelmektedir. Önceleri bir şahıs adı olan bu isim daha sonra Yahuda sıfatına mensup fertler için kullanılmış, bu kabilenin yerleştiği bölgeye ad olmuş, bu bölgede yaşayan ve fakat bu kabileye mensup olmayanlar da aynı adı almış, Bâbil Esareti (M.ö. 586-538) sonrasında ise, kavim, bu adla anılmaya, inançlarına da Yahudilik denilmeye başlanmıştır. İsla-mî kaynaklara göre ise Yahudi kelimesi, “dönmek,    tevbe    etmek”    anlamındaki “hâde” kökünden gelmektedir ve buzağıya tapma hadisesinden sonra, işledikleri gü­nahtan ötürü söyledikleri “biz sana dönüp yalvardık”  (el-A’râf 156)  ifadesi  sebebiyle, “tevbekârlar,   günahtan   dönenler”   anla­mında olmak üzere kendilerine bu ad ve­rilmiştir.  Kur’ân-ı  Kerîm’de  onlardan  bu kökten gelen “yahudî, yehûd, hûd, hâdû” kelimeleriyle   de,   bahsedilmektedir.   Bu kavme “İbranî”, konuştukları dile “ibrânîce” de denilmektedir ki bu ismin menşei ile ilgili iki temel görüş vardır. Buna göre ya Hz. İbrahim’in dedelerinden Eber (Eren)in soyundan gelenler anlamındadır veya “öte yaka” anlamındaki “ever”den gelmesi se­bebiyle  Fırat ve  Ürdün  nehirlerinin  öte tarafından gelen göçebe topluluk demek­tir. İbranî terimi,  İsrail teriminden daha kapsamlıdır ve Eber’in bütün çocuklarını kuşatmaktadır   ki   İsrailoğulları   bunların içinden sadece bir guruptur. İsrail kelimesi ise Tevrat’a göre “Tanrıyla ve İnsanlarla güreşip yenen” anlamındadır ve Hz. Ya-kup’a Tanrı tarafından verilmiş bir lakaptır (Tekvin 32/22-32). “Tanrı ile mücadele eden” anlamındaki   İsrail,   daha   sonraki  yahudi geleneğinde “Tanrı yolunda mücadele eden” şeklinde yorumlanmıştır. Kur’ân’ı Kerîm’de de İsrail, iki yerde Hz. Yakub’un lakabı olarak zikredilmektedir ve İslâmî kaynaklara göre İsrail, “gece yürüyen” anlamındadır.
Yahudilerin   tarihi,   kutsal   kitap   Eski Ahit’te  anlatılmaktadır.   Eski  Ahit tarihi olayları,  evrenin  yaratılışından  M.Ö.  IV. yüzyıla kadar getirmektedir. Yahudi kutsal kitabında   anlatıldığına   göre   Sami   ırka mensup İbrânîler, Kildânîlerin Ur şehrinden Haran’a gelirler. Tanrı, İbrahim’e Ken’an diyarına gitmesini çünkü orasını ona ve zürriyetine vereceğini bildirir. Hz. İbrahim, eşi Sara ve yeğeni Hz. Lût ile birlikte Kenan diyarına varır. Kıtlık sebebiyle eşi Sara ile birlikte  Mısır’a  gider.   Hâcer  kendilerine cariye olarak verilir ve tekrar Kenan diyarı­na  döner.  Karısı Sâra’nın teklifi  üzerine Hacer’le evlenir ve ondan İsmail doğar. 14 yıl sonra da Sâra’dan İshâk doğar. İshak’ın Esav   ve   Yakup   adında   iki   oğlu   olur. Yakub’un ise on iki oğlu olur. Tevrat’a göre Yakub’un diğer adı İsrail olduğundan, ço­cuklarına İsrailoğulları denilir. Hz. Yakub’un oniki oğlundan Yusuf, kardeşlerince kuyu­ya atıldıktan sonra bir kervan tarafından kurtarılarak Mısır’a götürülüp satılır. Yusuf bilâhere Mısır’da Firavun’dan sonra ikinci adam olur. Filistin’deki babasını ve kardeş­lerini Mısır’a getirtir ve İsrailoğulları Mısır’a yerleşirler. Mısır’da önceleri rahat bir hayat yaşayan yahudiler, daha sonra baskı altına alınır ve  zor işlerde  çalıştırılırlar.  Onları Firavun’ların baskısından kurtaran kişi Hz. Musa’dır. Hz. Musa Firavun’la uzun müca­deleden sonra ve Mısır halkına çeşitli musi­betlerin   gelmesi   üzerine   İsrailoğullarını alarak Kızıldeniz’i geçirip Sina yarımadasına ulaştırır. Onları takip eden Firavun ve ordusu ise Kızıldeniz’de boğulur. Allah’ın, arz-ı mev’uda girme emrine karşı çıktıkları için ceza olarak kırk yıl çölde kalan İsrailoğulları Hz. Musa’nın vefatından sonra Yeşu komutasında Filistin topraklarına girerler. Yeşu’dan sonra İsrailoğulları, “ha­kimler” denilen yöneticiler tarafından idare edilirler. Saul (Talut) İsrailoğullarının ilk kralı olur. Daha sonra başa geçen Hz. Dâvud zamanında Kudüs şehri alınıp merkez yapılır. Oğlu Hz. Süleyman zamanında ülke en geniş hudutlarına ulaşır. Hz. Sü­leyman’ın vefatından sonra ülke iç karışık­lıklar sebebiyle ikiye bölünür. Başkenti Samirİye olan kuzeydeki devlete İsrail krallığı, başkenti Kudüs olan güneydeki devlete de Yahuda krallığı adı verilir. İsrail krallığı M.Ö. 721′de Asurlular tarafından yıkılır. Yahuda krallığı ise M.Ö. 586′da Buhtunnasr (Nebukadnetzar) tarafından yıkılır ve Buhtunnasr, yahudilerin büyük bir kısmını esir olarak Babil’e götürür. Yahudi­lerin Bâbil esareti elli yıl sürer ve 538′de Pers kralı Cyrus, Bâbil devletini yıkar. Böy­lece bölgede Pers hakimiyeti başlar. Kral, yahudilere tekrar Filistin’e dönme izni verir ve bir kısmı geriye döner. Filistin’deki Pers hakimiyeti Makedonyalı İskender’in fethi­ne kadar devam eder ve daha sonra bölge­de İskender hakimiyeti başlar. Onun ölümü üzerine yahudiler, bir ara Mısırlıların daha sonra da Grek Slevkitlerin hakimiyetine girerler. M.Ö. 167′de başlayan Makkabî isyanları neticesinde 142′de bağımsızlıkla­rını kazanan yahudiler M.Ö. 63′te Roma hakimiyetine girerler. M.S. 70 ve 135′te iki yahudi ayaklanmasını bastıran Romalılar, yahudileri Filistin topraklarından atarlar. Böylece dünyanın çeşitli bölgelerine dağılan yahudiler başka milletlerin idaresi al­tında yaşadılar. İngiltere, Fransa ve İspan­ya, kendi ülkelerindeki yahudileri kovdular. Kovulan yahudilere Osmanlı Devleti sahip çıktı. Bir zamanlar yahudileri kendi ülkele­rinden kovan Batı ülkeleri, nihayet eski Osmanlı toprağı ve Filistinlilerin vatanı olan bölgeyi yahudilere verip orada bir devlet kurmaları için ellerinden geleni yap­tılar ve 1948′de Filistin topraklarında İsrail Devleti kuruldu.
Yahudilik, kendilerine Yahudi denilen milletin benimsediği ve Allah tarafından Hz. Musa’ya verilen Tevrat’a dayalı dinin, Babil Esareti sonrası aldığı addır. Yahudilik kitabî bir diridir ve Yahudi kutsal kitabı, yahudilerin “Tanah” dedikleri Eski Ahid’dir ki üç bölümde otuz dokuz kitaptan oluş­maktadır. Eski Ahid’in en önemli bölümü Tevrat’tır. Tevrat’ta ilk yaratılıştan Hz. Musa’nın vefatına kadar geçen dönemin olayları anlatıldığı gibi, Allah’ın Hz. Mu­sa’ya verdiği ilahî emirler de yer almakta­dır. Yahudilik’teki dinî hukukun temeli Tevrat’taki hükümlerdir. Eski Ahid’in Tev­rat dışındaki bölümleri Neviîm (Peygam­berler) ve Ketuvîm (Kitaplar) diye adlandı­rılmaktadır ve bu bölümlerde yine İsrailoğullarının tarihleri Hz. Musa’nın vefa­tından itibaren Babil Esareti sonrasına kadar getirilmekte ve bu arada peygam­berlerin tebliğ faaliyetleri anlatılmaktadır.
Diğer taraftan Mişna ve Talmud da yahudilerce kutsal kabul edilmektedir. Yahudi inancına göre iki Tevrat vardır. Bunlardan birisi Hz. Musa’ya Allah tarafın­dan verilen ve Musa’nın yazıya geçirdiği Tevrat’tır ki Eski Ahid’in ilk beş kitabını oluşturmaktadır. Buna Yazılı Tevrat denil­mektedir. Diğeri ise Şifahî Tevrat’tır ki yine Tanrı tarafından Hz. Musa’ya verilmiş ve fakat yazıya geçirilmeyip nesilden nesile şifahen aktarılmıştır. İşte bu şifahî Tevrat’ın yazıya geçirilmiş şekline Mişna, Mişna üzerinde yapılan yorum ve açıklamalara Gemara ve Talmud denilmiştir.
Yahudi kutsal kitabında Tanrı’nın birliği üzerinde ısrarla durularak, yapılacak ve yapılmayacak hususlar başta On Emir ol­mak üzere çeşitli yerlerde belirtilmiş, ancak nelerin iman esası olduğu bildirilmemiştir. Yahudi telakkisine göre aslında buna gerek de yoktur; zira her yahudi, dünyaya gelişiy­le birlikte, Allah’la çeşitli peygamberler ve Özellikle Hz. Musa arasında yapılan ilahî ahde bağlı olmaktadır. Bu sebeple ayrıca bir iman ikrarı ve bunun için gerekli formül, uzun süre tesbit edilmemiştir. Bu konuda ilk çalışmayı İskenderiyeli Yahudi filozof Philon (M.ö. 20-M.s. 50) yapmış ancak onun tesbit ettiği iman esasları Filistin yahudilerince benimsenmemiştir. Daha sonra bu konuda ilk ciddi çalışma Saadya Gaon {Said b. Yusuf el-Feyyumî, 882-942) tarafın­dan yapılmış ve iman esasları 8 madde olarak tesbit edilmiştir. Allah’ın varlığı ve birliği, âlemin sonradan yaratılmış olduğu, ceza ve mükafat, yeniden dirilme ve Mesih inancı onun tesbit ettiği amentüyü oluş­turmaktadır. Bugün yahudilerce benimsenen iman esaslarını ise Musa b. Meymun (Maimonides, 1135-1204) tesbit etmiştir ve on üç maddeden oluşmaktadır:
1- Allah var olan herşeyi yarattı ve onlara O hükmeder.
2- Allah birdir ve ondan başka tanrı yok­tur.
3- Allah’ın bedeni yoktur ve hiçbir şekilde tasvir edilemez.
4- Allah’ın başlangıcı yoktur ve nihayeti olmayacaktır.
5-   İbadet sadece Tanrı’ya mahsustur. O’ndan başka ibadete layık olan yoktur.
6- Peygamberlerin bütün sözleri doğru­dur.
7- Efendimiz Musa bütün peygamberle­rin en büyüğüdür
8- Elimizde olan Tevrat, Allah tarafından Hz. Musa’ya verilenin aynıdır ve değiştiril­memiştir.
9- Dinimiz ilahî bir dindir ve değiştirile­mez.
10- Allah insanların bütün hareket ve dü­şüncelerini bilir.
11- Allah, emirlerini yerine getirenleri mükafatlandırır, getirmeyenleri cezalandı­rır.
12- Allah Mesih’i gönderecektir ve gecik­tiği halde yine beklerim.
13- Ruhum ölümsüzdür ve Allah, dilediği zaman ölüleri hayata kavuşturacaktır.
Maimonides’den sonra da iman esasları konusunda çalışmalar yapılmıştır, ancak Maimonides’in tesbit ettiği iman esasları bütün Ortodoks yahudilerince kabul edil­mektedir.
Yahudilik’te, üzerinde en çok ve ısrarla durulan inanç konusu Tanrı’nın birliğidir. Tevrat’ta iki yerde nakledilen (Çıkış, 20 Bab; Tesniye, 5. Bab) On Emir’in ilk mad­desi “Seni Mısır diyarından, esirlik evinden çıkaran Allah’ın Yehova benim. Karşımda başka ilahların olmayacaktır” (Çıkış 20/2-3) emridir. Yahudiler, tarihleri boyunca sık sık başka ilahlara da tapınışlardır; ancak, Tan­rı’nın   birliği   inancı,   Yahudiliğin  esasıdır.
Yahudilik’te Tanrı birdir, yaratılmamıştır, ezeli ve ebedidir, yücedir, herşeyi bilir, bütün varlıkların Rabbidir. Âlemlerin yara­tıcısı ve sahibidir. O görülemez, onun resim ve heykeli yapılamaz. Buna rağmen yahudi kutsal kitabında Tanrı birçok yerde insana benzer veya insanî duygulara sahip bir varlık olarak da takdim edilir; ancak, bu tür İfadelerin mecazi anlama yorumlanması gerektiği, yahudi din adamlarınca ifade edilmiştir.
Yahudilik’te peygamberlik müessesesi ve peygamberlere iman vardır. En büyük peygamber Hz. Musa’dır. Onun dışında birçok peygamber gelmiştir. Kadın pey­gamberler de vardır. Yahudilik’te peygam­beri ifade için çeşitli kelimeler kullanılmak­tadır ki bunların başında nebi kelimesi gelmektedir. Eski Ahid’de ilk defa Hz. İbra­him için kullanılan bu kelime, “kendisine görev verilen, bir görev için çağrılan” an­lamındadır. Peygamberliğin bir yönü Tanrı tarafından göreve çağrılmak ise diğeri de belli bir misyonla gönderilmektir. Dolayı­sıyla peygamberler Tann’dan aldıklarını insanlara bildirmekle yükümlüdürler. Ya­hudilik’te hakiki peygamberlerin yanında sahte peygamberler de söz konusudur. Sahte peygamberlerin temel özellikleri, Allah’tan başkasına kulluğa davet etmeleri ve geleceğe dair söylediklerinin tahakkuk etmemesidir. Bu anlamda peygamberlere “Gören” de denilmektedir. Yahudi kutsal kitabında, kendilerine nisbet edilen yazıla­rın bulunduğu peygamberlere “kanonik peygamberler” denilmektedir. Yahudi inancına göre en son peygamber Malaki’dir. Malaki’den sonra ise Mesih’in gelmesi beklenmektedir. Kur’ân-ı Kerîm’de peygamber    olarak    zikredilen    ve    Eski Ahid’de geçen bazı şahsiyetlere Eski Ahid’de normal İnsanlar için bile doğru olmayan bazı davranışlar izafe edilmekte­dir ki bunlar asılsız haberlerdir. Buradaki bilgilere göre, meselâ Hz. Nuh iyice sarhoş olup torununu lanetlemekte, Hz. Lut kızla­rıyla zina etmekte, Hz. Dâvud zina etmek­te, Hz. Süleyman putlara tapmaktadır.
Mesih İnancı oldukça köklüdür. Yahudile­re göre Tanrı’nın krallığını kuracak, yahudileri layık oldukları mertebeye çıka­racak kurtarıcı (Mesih) henüz gelmemiştir ama mutlaka gelecektir. Tevrat’ta ahiret inancı ile ilgili bilgi yoktur. Ölenlerin, ölüler diyarına (Şeol) gidecekleri belirtilmekte, başka bilgi yer almamaktadır. Tarih olarak oldukça geç dönemlere ait Kutsal Kitap metinlerinde ölüm sonrası diriliş ve ahiret hayatı da yer almıştır. Yahudilik’te ölüm­den sonra dirilme, cennet, cehennem inançları mevcuttur.
Yahudilik’te ibadet, “Bet ha kneset” de­nilen sinagoglarda yapılmaktadır. Sinagog, Kudüs’teki mabedin yıkılmasından sonra ibadet için kullanılan yapılara verilen addır ki Havra da denilmektedir. Yahudilikte en önemli mabed, Hz. Süleyman tarafından yaptırılan Beytül-Makdis (Bet ha-Mikdaş) idi. Kudüs’te yaptırılan bu mabed, Buhtunnasr’ın Kudüs’ü istilası sırasında yıkılmış, Babil esareti sonrasında tekrar yapılmış, Kral Herode tarafından elden geçirilip çevresine kuşatma duvarı çekilmiş ve M.S. 70 yılında Yahudi ayaklanması Romalılar tarafından bastırılırken ikinci kere yıkılmış ve bugüne kadar da yapılma­mıştır. Bugün Ağlama duvarı veya Batı duvarı denilen duvar; kral Herode’un yap­tırdığı duvardır ve Hz. Süleyman’la alakası yoktur.
Yahudi mabedinde kıble Kudüs’tür. Rulo halinde el yazması Tevrat nüshasının bulun­duğu kutsal bölme, Tevrat okumaya mah­sus kürsü, dini ve milli bir sembol olan yedi kollu şamdan (Menora) ve sıralar bulunur. Yahudilik’te ibadet ferdi yapıldığı gibi ce­maatle de yapılır ancak cemaat için 13 yaşı­na girmiş en az 10 erkeğin bulunması gere­kir. Kadınlar cemaate katılamazlar, ancak başları örtülü olarak izleyebilirler. Günlük ibadet üç vakitte (sabah, öğle ve akşam) yapılır. Haftalık dini gün Cumartesidir ve bu günle ilgili bir çok yasak söz konusudur. On emir’de Cumartesi günü İş yapılması kesin olarak yasaklanmıştır. Bu sebeple Cuma günü akşamdan Cumartesi günü akşama kadar başta “ateş yakmak” olmak üzere pek çok şey yasaklanmıştır ki bunların listesi Talmud’da verilmektedir. Yahudilik’te kişi­nin doğumdan ölüme kadar bütün hayatı dinî kurallara bağlanmıştır. Erkek çocuklar doğumun sekizinci gününde sünnet edilir­ler. Daha okula başlamadan önce çeşitli dualar öğretilir. Sinagogda dinî eğitim veri­lir. Evlenme dinî bir hükümdür. Dinî nikah yetkisi hahama aittir. Boşamada son söz erkeğindir.
Yahudilik’te oruç bir tevbe biçimiydi ve Tanrı’nın merhametini sağlayacak bir yol olarak başlayan oruç, sonraları İçten gelen pişmanlığın bir tezahürü olmuştur. Fertler, günahlarının ve bazı suçlarının karşılığında oruç tutarlardı. Çeşitli durumlarda günâhla­rın bir itirafı olarak oruç tutulurdu. Herhangi bir toplumsal felaket halkın günahkar oldu­ğunun bir işareti kabul edildiğinden bu gün­lerde oruçtutulurdu. Yahudilik’te oruç adeta matem alametidir ve tarihlerinin en kötü günlerini oruçla yadetmektedirler. Yahudi­lik’te toplam altı gün oruç vardır: Tişri ayının
onundaki keffâret gününde (Yom Kippur), Tebet ayının ıo’u ve Temmuz’un a/sinde Yeruşalim’in (Kudüs) düşmanlarca zaptedilmesini, Ab ayının g’unda birinci ve ikinci Kudüs mabedinin yıkılışını, Tişri ayının 3′ünde Guedayia’nın öldürülmesini ve Adar ayının 13′ünde yahudileri imha planının hazırlanmasını yadetmek üzere oruç tutu­lur. Bu oruçlardan 10 Tişri ve 9 Ab oruçları 24 saat sürmektedir.
Süleyman Mabedi olmadığı için hac ve kurban ibadeti yoktur.
Yahudulikte dini gün ve bayramlar olduk­ça fazladır. Roş ha şana denilen yılbaşı, Tİşrİ ayının birinci günüdür. Bu gün yahudilere göre, evrenin ve insanın kaderinin yeniden yaratılışını ifade eder. Bu günde ibadet yapı­lır, tevbe edilir. Yahudilik’te dini takvim, güneşe değil, aya göre belirlenir ancak gü­neş sistemiyle uzlaştırılmıştır. Yom Kippur denilen keffâret günü, Tişri ayının onuncu günüdür. Bu günde, bütün gün oruç tutulur. Mısır’dan çıkışın yadedildiği Pesah (Fısıh) bayramı ise yahudi takvimindeki Nisan ayının onbeşinde başlar ve sekiz gün devam eder. Bu bayram süresince mayasız ekmek yenilir. On emrin verildiği gün olan Sivan’ın altısında İse Şavuot denilen bayram kutlanır. Yahudilerin kırk yıllık çöl hayatında çadırlar­da kalmaları ise Çadırlar Bayramı (Sukkot) olarak kutlanır. Ayrıca Purim ve Hanuka denilen milli bayramları da vardır.
Yahudilik’te çeşitli dini akımlar söz konu­sudur. M.Ö. II. yüzyılda ortaya çıkan klasik dinî akımlar Ferİsiler, Sadukiler ve Esseniler diye adlandırılmaktadır. Ferİsiler yazılı Tev­rat’ın yanında Şifahî Tevrat’ı da kabul eden ve daha sonraki Yahudiliğe şekil veren bir dinî harekettir. Sadukiler Şifahî Tevrat’ı kabul etmedikleri gibi, Yazılı Tevrat’ta açıkça yer almayan yeniden dirilme ve gelecek dünya ile ilgili İnançları da kabul etmezler. Saduki mezhebi, Mabed’in Romalılar tara­fından tahribinden sonra zamanla yok ol­muşlardır. Esseniler mistik yapılı bir mez­heptir ve diğerlerinden farklı, zühd ve takva içinde bir hayat sürmüşlerdir. Yazı ile çok meşgul olmuşlar ve onlardan günümüze pekçok yazılı belge intikal etmiştir. İslâm sonrası ortaya çıkan mezhepler ise Rabbinik Yahudilik, Karailik ile İseviyye ve Yudganiyye diye adlandırılan dinî akımlar­dır.
Günümüz Yahudiliğinde üç temel akım söz konusudur ki bunlar Ortodoks, Muhafa­zakar ve Reformist Yahudilik’tir. Ortodoks Yahudilik, günümüz yahudilerin çoğunluğu­nu temsil eder. Reformist Yahudilik XIX. yüzyılda Batı’da ortaya çıkmıştır ve Tevrat hükümlerinin pek çoğunu çağdışı diye kabul etmemektedir. Muhafazakar Yahudilik ise. Reformist Yahudiliğe tepki olarak ortaya çıkmıştır. Yahudi dininden olmakla birlikte Sâmirîler Yahudi kabul edilmezler.

2 yorum: