Bu Blogda Ara

2 Şubat 2011 Çarşamba

           - AĞUÇANLAR (Ağu İçenler)

Doğu Anadolu'da dağınıktırlar. Çoğunlukla Kemâh-Elazığ-Malatya ve yörelerinde yerleşiktirler. Malatya ve Erzincan'ın Kismikör köyünde ocakları ve dergâhları vardır. Adlarından çağrışımla haklarında söylenegelen bir rivayet bulunmaktadır.

Denilmektedir ki, Sultan Abdülmecit döneminde Mahmut adına bir dede, kendisini keramet sahibi bir dede olarak tanıttığından, etrafında pek çok talip toplamış ve çevresinde büyük bir nüfuz sahibi olmuştur. Onu çekemeyenler, Mahmut Dede'yi, Osmanlı sarayına kadar şikâyet ederler. Sultan Mecit de, bu işin gerçeğini ortaya çıkarmak için Mahmut Dede'yi, bir kısmı müridi ile birlikte İstanbul'a çağırarak denemek için bir kupa keskin zehir vermek ister. Olay şöyle devam eder:

Biri ağulu, biri temiz iki kâse şerbet hazırlatarak getirtir. Mahmut Dede, bilerek ağulu kâseyi alıp içer. Temiz şerbet kâsesini de müritlerine verir. Padişaha da, zehirli Kâseyi bilerek içtiğini söyler. Sonunda beklenilen zehirlenme olmaz ve Mahmut Dede de ölmez.

Soltan Mecit, onca etkili zehrin Mahmut Dede'ye hiçbir şey yapmadığını görünce, hayrette kalarak ona inanır ve her sene hazineden Mahmut Dede'ye 200 altın verilmesini emreder. Bu konu ile ilgili yazılı fermanı da Mahmut Dede'ye verir. Bu ferman, Sultan Mecit'in ölümüne kadar yürürlükte kalır.

                   5- SARI SALTUKLAR: 

Bu ocağa Sarı Sultan da denilir. Etkin bir ocaktır. Bulgaristan ve Tuna boylarında da Sarı Saltıklar'a rastlanılır. Osmanlılar'ın Rumeli'ye açılmalarından sonra, giden yeniçerilerin başlarındaki ocakzade dedelerden birinin Sarı Saltuk olduğu söylenilmektedir.

Sarı Satıklar'ın Anadolu'ya gelişmeleri, Selçuklu akınları zamanında olmuştur. Horasan'dan gelmedirler. Adlarından çağrışım ile beylikler döneminde Doğu Anadolu'da Saltuk oğulları beyliği kurulmuştur. Sarı Saltıklar, genelde Tunceli'nin Hozat kazası köylerinde oturmaktadırlar.

                  6- ÜRYAN HIZIRLAR:

Kelime olarak "Çıplak Hızırlar" anlamına gelmektedirler. Üryan Hızırlar, Kureyşanlılar gibi pek geniş ve etkin olmamakla beraber, kısmen dağınık bir şekilde Harput dolaylarında bulunmaktadırlar.

                7- DERVİŞ CEMALLER:

Doğu Anadolu'da kısmen yaygın ve etkin bir ocaktır. Derviş Cemaller Tunceli'nin Ovacık kazasında, Erzincan'ın Zorun, Pülümür'ün Asgirik, Danzig, Pançıras köyleri ile Erzurum'a bağlı Hınıs ve Aşkale köylerinde bulunurlar. Bu ocak da Şeyh Hasanlı grubuna bağlı aşiretlere pirlik-dedelik yapmaktadırlar. Bunlar da diğerleri gibi Horosan'dan geldiklerini söylemektedirler. Bu konuda Nejat Birdoğan, Ehlibeyt dergisinde yayınlanan yazısında şu bilgiyi vermektedir:

"Derviş Cemal, Hacı Bektaş Halifelerindendir. Seyyittir. Yani, İmamlar soyundan gelmektedir. Bu nedenle Hacı Bektaş Velayetnamesinde adı, Seyyid Cemal olarak geçer. Şöyleki:

Seyyid Cemal, Saru İsmail, Kolu Açık Hacım Sultan, Baba Resul, Pir Ebu Sultan, Recep Sseyid, Sultan Bahaeddin, Yahya Paşa, Barak Baba, Ali Baba, Atlaspuş Baba, Dust-i Huda, Hızır Samit.

Hünkâr, Cemal Seyid'i, halifelerinden hepsinden daha fazla severdi. Bu yüzden halifeler, onu büyük bilirler ve sayarlardı. Zaten Hünkâr da bunu buyururdu. Nice defalar, eliyle arkasını sıvamış, "Cemalim'dir, Cemalim'dir, Cemalim" demişti. Seyyid Cemal, bir gün Hünkâr'ın kapısında oturmuş, acaba Hünkâr bize bir yurt gösterir mi ki, orda dem-yom oynatalım fikrine düşmüş düşünüyordu. Bu dilek Hünkâr'a malum oldu. Bir gün toplu halde söyleşirken: Hünkâr, Seyyid Cemal'e hitaben: Cemali'im dedi. "Biz varlık yurduna göçtükten sonra, bir merkep al, yola düş. Merkebini nerde kurt yerse, orasını sana yurt olarak verdik. Oraya varır, orda demini-yomunu oynatırsın" dediler.

Hünkâr, varlık yurduna göçünce, Seyyid Cemal Sultan, erenlerin sözüne uyup bir merkep aldı, yola revan oldu. Vara vara Altındaş'a vardı. gördü ki otlu, çimenlik bir yer. Pek sevdi burayı. Merkebini saldı çayıra, kendisi de çimenlere uzanıp uyudu. Bir müddet sonra uyanınca, baktı ki, merkebini kurt yemiş. Erenlerin sözünü hatırladı ve oraya yerleşti. Bir çok kerametleri belirtti Derviş Cemal'in. Evlendi, bir oğlu oldu. Adını Asıldoğan koydular. Rivayetlerde geçen bu Altıntaş'ın, Kemah yöresi olduğu düşünülmektedir.(3) 

Tunceli'nin Hozat-Kırkpınar köyünde oturan Derviş Cemal oğullarından Seyyid Hıdır Kaya'nın anlatımına göre, "dedelerinin bir kısmı Hacı Bektaş'a bağlı değildir. Bunlar çoktur. Bağlı olmayanlara, Baba Mansurlar-Kureyşanlılar-Sinemilliler vb. gibi ocaklardır. Biz Derviş Cemaller, kış aylarında bize bağlı müritlerimizin köylerini dolaşır, cemler yaparız. Yaz aylarında da çiftliğimiz çubuğumuzla uğraşırız. Köylere haber göndermeden gideriz. Sözgelimi atmış hanelik Alevi köyünde isteğe göre bir süre kalırız." demektir. 

                  8-SEYİTSABUNLAR:

Nazmiye kazası ve köylerinde topluca bulunmaktadır. Diğer ocaklar gibi fazla ünlenmemişler. Kendilerine bağlı köylerin sayısı da pek fazla değildir. Nazmiye dışındaki il-ilçe ve köylerde de dağınık halde bulunmaktadırlar.

9-SİNEMİLLİLER:

ERZİNCAN'IN Vaver, Kemah'ın Dere köyü, Malatya'nın Akçadağ-Arguvan köyleriyle daha çok Kahraman Maraş'ın Elbistan ve Pazarcık ilçelerinin sınırları içinde yer alan ve özellikle Pazarcık ilçelerinin sınırları içinde yer alan ve özellikle Pazarcık köylerinde 35 köyü oluşturan bir oymak dır. Sinemilli liderin mezarı Keban'da bulunmaktadır. burası yatır olarak sürekli ziyaret edilmektedir. Sinemiller'in Kalenderoğlu ile yakın ilişkilere olmuştur.

Sinemiller, Haşasi Turkmenleri'ndendir. Yani alamut kalesindeki Hasan Sabah ile ilintilidirler. Alevileri Dedelik sınıfına mensup Sinemilliler, yörelerinde diğer ocaklara göre fazlasıyla ünlenmemekle beraber, Maraş bölgesinde etkin bir ocak olarak görünmektedirler. 

               10- ŞEYH AHMET DEDELER

Tunceli'nin Mazgirt ve Erzincan'ın Tercan kazasında ve köylerinde toplu halde yerleşiktirler. Malatya ve köylerinde dağınık halde bulunurlar. Yukarıda sıralanan bu ocaklar, genelde Kureyşanlı ve Baba Mansurlar'ın müritleridirler. Onlardan icazet alarak pirliklerini sürdürmektedirler. 

                 11- DEDE KARKINLAR

Selçuklu akınları ile 11 yy. başlarında Anadolu'ya geldiler. Diyarbakır'ın merkez köylerinden Büyük Kadıköy ve Küçük Kadıköy köylerinde yerleştiler. Daha sonraları, gelişerek komşu il ve ilçelere dağılmışlardır. Karkınlar, yirmi dört Türk boyundan bir boydur. Tıpkı Çepniler gibi etkin bir boydurlar. 

Karkın Dedeler oymağı, Anadolu'ya ilk geldiğinde, Doğu Anadolu'dan Diyarbakır yöresine yerleştiklerinde, lideri "Dede Karkın" Ebul Vefa'nın Alevi inançlı tarikatını benimsemiş ve ona halifelik yapmıştır. Karkınlar Horasan'da iken, yaygın olan Şiilik-Alevilik görüşünde yoğrulmuş, Alevi-Şii oymaklarla birlikte hareket etmişlerdir. 

Dede Karkın'dan sonra, halifelik Baba İlyas'a geçer. Baba İlyas da daha sonra ünlenerek Kayseri'ye kadı olur. Arkasından Mesudiye Dergahı'na çekilerek, Vefayiliği Babaliğe dönüştürerek Babaliğin temellerini atar. 

Babaliğin Selçuklular dönemindeki başkaldırısı ve tarikatın ikinci piri Baba İshak'ın etkinliği ile Anadolu Aleviliği üstünde büyük bir yeri olur. Karkın Dedeler, çevrelerindeki baskılar sonucu bölgelerinde pek fazla etkinlik gösteremezler. Günümüzdeki Dedeleri "Halil Karkın Dede" dir. Uzun yıllar Kırıkkale'de kealdıktan sonra, İzmir'in Balçova semtine yerleşmiştir. 

  12- HIDIR ABDAL OCAĞI (Düşkünler Ocağı)

Bu ocağın mensuplarından, okunmuş, İlahiyat fakültesini bitirmiş ve uzun yıllar çeşitli liselerde öğretmenlik yapmış değerli araştırmacı Mehmet Yaman'dan aldığımız bilgilere göre: 

Hıdır Abdal Ocağı, Anadolu'da bulunan etkin ocaklardan biridir. Adını, Erzincan ilinin, Kemaliye ilçesinin Ocak köyündeki türbesinde metfun bulunan Hıdır Abdal Sultan'dan almıştır. 

Tarikat törelerine göre düşkün olan, yani Alevilik ilkelerini dışına çıkan kimseler, yalnız bu köyde bulunan Hıdır Abdal soyundan gelen mürşitler (Dedeler) tarafından kaldırılır. Toplum huzurunda yargılandıktan sonra, suçlarının olmadığı bir gün ya da aynı suçu veya benzerini bir daha yapmayacaklarına tövbe eder, nedamet duyarlarsa, düşkünlükleri kaldırılır.

Hıdır Abdal'a bu görev, Hacı Bektaş Veli tarafından verilmiştir. Malatya-Elazığ-Erzincan-Sivas illeri, ilçeleri ve köylerinde çok iyi tanınarak kendilerine büyük sevgi ve saygı duyulan Hıdır Abdal Sultan ve ocağına, günümüzde, yurdun her köşesinden akın akın ziyaretçiler gitmektedir.

Ocak köyü, modern, turistik bir köy olup, her yıl Ağustos ayında Hıdır Abdal Sultan etkinleri yapılır. Bu ocağa giden ruh ve sinir hastaları şifa bulurlarmış. Dilek ve adak sahipleri buralarda kurbanlar keserler. Denildiğine göre hıdır Abdal soyu, Zeynel Abidin'den gelmedir.

-------------------------------------

1- Prof. Dr. Fuat Bozkurt - Sabah Gazetesi- 1990, Dizi yazısı

2- Ali Kemal -Erzincan Tarihi- s.184

3- Nejat Birdoğan -Ehlibeyt Dergisi 

bunu yazan Burhan KOCADAĞ kardesime tesekur ederim

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder