Bu Blogda Ara

1 Ekim 2012 Pazartesi

ALEVİLİK

Alevilik-1

Imamet (imamlık)
 Hz.Muhammed´ten sonra onun vekilliĝini üstlenen halifelere verilen ad.  
  Hz.Ali soyundan gelen on bir kişiden her birine verilen ad.
  Alevili-Bektaşiliĝin temelini imam inancı oluşturur.
  Hz.Ali ile başlayıp Mehdi´yle biten bu imamları sayısı onikidir. Imamların varlıĝında dile gelen, biçimlenen inançlar, yolun özünü meydana getirir.
 imam üstün nitelikleri taşıyan, Tanrı´ya yakın bir kimsedir; insan üstü sayılan yetenekleri ve yetkileri vardır. Onun görevi yanlızca toplumu yönetmek deĝil, insanlarla Tanrı arasında baĝlantı kurmaktır. Yani yol gösterendir, yücedir, uludur.

Velayet
Tanrı´nın kendine dost kıldıĝı ve verdiĝi ilhamla yaratıcı varlıĝına kattıĝı velilerin, ermişlerin aşaması, makamı velayet aşaması, velayet makamı.

Adem
İlk yaratılan insan, ilk peygamber ve insanlıĝın atası olan kişi.
Tanrı´nın yeryüzündeki halifesi olan ve gerçekleri kendisinde topladıĝına inanılan kamil insan.

Adem-i sani Imam Hüseyin soyu kendisinden yürüdüĝü için, ikinci Adem olarak algılanan dördüncü imam Zeynel Abidin.

Kırklar
Arifi billah mertebesine ermiş (velilik derecesi) ulaşmış kırk ulu kişi. Hz.Ali´yle birlikte Hz.Fatıma Ananın da bulunduĝu bir araya gelen arifler topluluĝudur. Varlıktan, birlikten, gerçerek velilik mertebesine ve katına ermiş Arifler topluluĝudur. Alevilik´teki mistik yapıyı Vahdeti vücud felsefesini ve kemal aşamasını simgeleyen kırklar meclisi, senliĝin benliĝin kalktıĝı, herkesin eşit sayıldıĝı, kırkının bir, birinin kırk göründüĝü birlik makamıdır.

Kırkların, içerisinde 17´sinin bacılardan oluşması Alevilik´te kadına verilen önemin ve eşit deĝeri de vurgular. Alevi aynül cemleri, tasavvuf inancına göre kırklar meclisine dayandırılır. Ilim kapısı dediĝimiz Hz.Ali bu arifler meclisinin (velayet makamının) başkanıdır. Velayet Şah´ıdır.

Biz kırklarız taptıĝımız Ali´dir Kırkımızın her biri cömert velidir Şah´ı merdan cümlemizden uludur Medet Alla ya Muhammed ya Ali

Kırklar meydanına vardım Gel beri ey can dediler Izzet ile selam verdim Gir işte meydan dediler

Kırklar meydanı
Kırkların toplandıĝı yer. Aynı cem evlerin orta bölümü sorgu ve görgü işlemlerinin yapıldıĝı dar meydanıdır.

Kırklar şerbeti
Kırklar meclisinde, Hz.Muhammed tarafından, Selman-i Farisi´nin getirdiĝi üzüm tanesinden ezdirilip daĝıtıldıĝına inanılan üzüm suyu. Ayn-i cem´lerde daĝıtılan şerbet veya dem.

Kırklar bir şerbet içtiler Can ile baştan geçtiler Cezbe-I aşka düştüler Ettiler kırklar semahı

Ebu Türab
Topraĝın babası anlamında Hz.Ali´nin lakabı. Hz.Muhammed´in koyduĝu bir isimdir. Bu isim aslında Hz.Ali´nin yaşamındaki sadeliĝi ve alçakgönüllü, kişiliĝini ifade eden bir isimdir.

Enel Hak Hallac´ı Mansur´un Hakk´ı kendi özünde, kendi özünü Hakk´ta görme; Hak ile Hak olma. Anlamında söylendiĝi söz. Hallac-ı Mansur´un, Insanı-Tanrıyı-Doĝayı bir bütün olarak gören inançta sevgiyi temel alan ve herşeyi insanda arayan bu öĝretisi, Alevi-Bektaşi inanç ve öĝretisinde temeli olmuştur. Mansur´un Enel Hakk düşüncesini, şeriata aykırı gördükleri için astılar. Anadolu Aleviliĝine ve erenlere önemli etkisi olan ünlü düşünürlerden Ebül vefa Hallac-ı Mansur´u yarĝılıyan molalara söylediĝi sözde oldukça anlamlıdır. Mansur Enel Hakk demeyipte Enel Batıl mı; yani ben gerçek deĝilim mi deseydi.

Ikrar vermek
Yola girmek isteyen bir talibin, ayn-i cem´de yapılaçak ikrar töreninde, Musahibiyle birlikte erenler meydanında, Mansur darında, mürşid ve canlar huzurunda söz verip, nasip almasıdır; yani pir karşısında darı Mansur olmasıdır.

Yüzüm yerde özüm darda durmuşum Muhammed Ali´ye ikrar vermişim Sekahüm şerbetin anda görmüşüm Içip kana kana mestane geldim

Çeraĝ
Tanrı´nın ışık biçiminde görünüşe taşınması, Hz.Muhammed´in tanrıdan gelen ilk ışık olması, Hz.Ali ve soyunun bu ışıĝın sürekli taşıyıcı durumunda bulunması anısına, ruhun aydınlanmasının bir sembolü olarak algılanan ve cem törenlerinde kullanılan kandıl, lamba, mumya yada çıra.

Dar-ı Hüseyin
Ayak mühürleme duruşuyla temsil edilen, daraĝacında asılarak öldürülen Hallac-ı Mansur gibi, yol uĝruna ölümü göze alma, asılmaya hazır olma.

Dar-ı Nesimi
Diz üstü duruşuyla temsil edilen, Nesimi gibi, yol uĝruna yüzülmeye hazır olma.

Allah allah deyüp gel bu meydana
Can baş feda edip götür kurbana
Boyun eĝip yüz sür Şah-ı Merdana
Erenler bu meydan er medanıdır

Kur-i Huda
Tanrı, ya manevi yakınlık olarak açıklanıyor. (kay. Os. Tr.söz.)

Kurban
Dinsel bir buyruĝa bir adaĝı yerine getirmek için kesilen hayvan. (kay. Alev.Bekt. terimleri söz.s.333.) Kuban Hakk´a yürümedenTanrı´ya yaklaşma amacıyla yapılanbir ibadettir. Kurban kesme geleneĝi Hz.Ibrahim söylencesine dayanır. .. vücudu terk etmeden de, ikilikten “Birlik´e” varabileceĝini anlar.. gerçek kavuşma uĝruna simgesel anlamda bir hayvan tıĝlamak gelenek olur. (kay. Alevilik-Bektaşilik terimleri söz. S.221/266)

Niyaz
Yakarış, dua, dilek, rica, saygı, hürmet, armaĝan, lokma anlamındadır.

Tasavvuf
Tasavvuf genel anlamıyla insane oĝlunun, bilgi hazinesiyle kendisini donatıp, ilim, irfan ve güzel ahlakla olgunlaşmasını, kemalete ermesini, kendini, Tanrı´yı, doĝayı tanıması, nefsini yenmesi, her türlü kötülüklerden arınması anlamındadır. Alevi Bektaşi inançında Tasavvuf anlamı batını yorumla Vahdet´i Vücüd – mevcudatın birliĝi anlayışıyla, yaşamda eline-beline-diline sahip olarak… düşmanlık yerine dostluĝu.. egemen kılması, kendisi ve çevresiyle barışık olmasıdır.

Her türlü öznel ve nesnel ayrımları ortadan kaldırarak, Tanrı, insane ve doĝayla bir olmasını, evrene gönül gözüyle bakmasını temel ilke edinen ve kâmil (olgun) insane olmayı hedefleyen bir yaşam felsefesi..düşünce ve inançtır. Diĝer bir tanımla tasavvuf, yaratılanı yaradana.. halkı Hakk´a baĝlayan.. Tanrı-insan-evren birliĝine, bilim, akıl, mantık, marifet, ahlak güzel huyla ve sevgi timeline dayanan batın ilimdir.

Batın alemde Hakk´I kendi özünde, kendi özünü Hakk´ta görmektir. (Tanrısal özde ölümsüzleşmektir) Bekabillah mertebesine giden bu yolculuk, dört kapı, kırk makam; diĝer bir tanımla ilm´el-yakın “aklen –yakın”, Hakk´el-yakın aşamalarından geçerek gerçekleşir.

Inançta sevgiyi temel ilke edinen, güzelliĝini ve evrenin oluşumunu Batıni bir yorumla Vahdet-I Vücüd (varlık birliĝi) anlayışıyla algılayan; Alevi-Bektaşi inanç ve felsefesinin temel kaynaĝını da, özünü Hz.Ali´nin öĝretisinden, Ehl´i Beyt sevgisinden, Hallac-I Mansur felsefesinden ve pir Hünkar Hacı Bektaş-I Veli düşüncesinden alan bu tasavvufi-batıni görüş oluşturur. Mutasavvıflar, Hz.Muhammed´in ilmin kapısı dediĝi ve ledün ilmine erişen (hakikat sırrına eren velilik mertebesine ulaşan) Hz.Ali´yi islam tasavvufunun öncüsü ve piri olarak Kabul ederler. (Ali.D.Gülçiçek; Alev.Bek. Kızıl. C.3)

Zahir
Bir şeyin dış görünüşü.
Ilmel yakın
Tanrı´ya bilgiyle yaklaşmak.
Ayn-el - yakın
Tanrı´yı gönül gözüyle görmek, sezgisel görüşle kavramak.
Bekabillah
Tanrı´sal özde ebedileşmek.
Batın
Iç, içyüzü, öz, görünmeyen gizli Batın gözü, can gözü, gönül gözü (batıni anlamda dördüncü bayut).
Ehli Batın
Tanrı sırlarına ermiş kimseler.
Ledün
Kat, huzur, tanrı yanı, tanrı katı.
Ilmi ledün
Tanrı bilgisi, tanrı sırları.
Hü,da
Tanrı.
Bahrı Hü,da
Yaratan Tanrı.
Hikmeti Hü,da
Tanrının hikmeti.

Rahmi pür Hataya sende atasın
Şah´ı Velayet´sin Şah mürtaza´sın
Evel ahir zahir, batın Hüdasın
Öldürseler dönmem bildim ya Ali
Uyan gafletin hab-ı´ndan isbat isterler batından
Her aşıka muhabbetinde erkan ile yol ister
Pir Sultan Abdal

Rızalık
Tanrıdan gelen her şeyi gönül hoşluĝuyla karşılama.
Tanrının hoşnutluĝunu, onayını kazanma.
Kişinin kendisi ile barışması olarak algılanan Pir-Mürşid önünde başı secdede iken kendi özüyle hesaplaşması.
Kişinin toplumla barışması olarak algılanan, diline sahip olması durumu.
Hakk-Muhammed-Ali yolu bir rıza kapısı olarak inanç´a taşınır.

Rıza üç türlüdür
1.kişinin kendisi ile rızası: Pir didarı´nda başı secdede iken kişinin kendi özüyle hesaplaşmasıdır, kendi kendini yargılamasıdır. Bu anlamda secde de bir aynadır sufi kendini aynada görecek, kendisiyle baş başa kalaçak, eĝer bir suçu, hatası, eksikliĝi varsa kendini ele vereçektir.
2.Kişinin toplumla rızası: Eline beline diline sahip olmakla gerçekleşir. Kısacası edep olarak algılanan bu üç mühür kişiyi kötülükten uzak tutar. Bunu gerçekleştirmeyen can hiç hiç bir zaman kendi özüyle doĝru yolda buluşamaz.
3.Kişinin Hakk-Muhammed-Ali yoluna Hüsnü rızası: Kişi bu yola, inanç ve itikatla zorlanmadan kendi rızası ile girer. Yola rıza ile giren Can, yolun gereklerini severek, inanarak yerine getirmek durumundadır. Yola giriş malı mala, canı cana katmak anlamına gelen musahiplikle başlar. Toplumda razı olursa, kişinin kendi özüyle rızası gerçekleşir. Böylece üç rıza birleşmiş, el ele, el Hakka ulaşmış olur.

Ali´nin sırrına ereyim dersen Bir mürşid-i kâmili bul da öyle gel Küfr´ünü imana sayayım dersen Var kendi Küfr´ünü bilde anda gel
Pişirde öyle gel kendi sözünü Iki Bab´dan ayırma sakın gözünü Mürşide teslim eyle bütün özünü Musahip kapısını bulda anda gel

Dört Kapı Kırk Makam
Dört kapı kırk makam düstüru ile (ilkeleşen) insanı „insan-ı kâmil“ (olgun insan) olmaya taşıyan ilkeleri Hünkar Hacı Bektaş-ı Veli tespit etmiştir. Bu ilkeler aşama aşama olup insanı olgunluĝa götürür. Ulu Hünkar Hacı Bektaş-ı Veli bunları şöyle özetlemiştir. „kul, tanrı´ya kırk makam´da erer… ulaşır.. ve dost olur. Sırayla Şeriat, Tarikat, Marifet ve Sırr-ı hakikat olan bu kapıların her birinin 10 makamı vardır. Her can bu dört kapı (Çar, Bab-ilim şehrine giren kapı) ve bu dört kapı içinde kırk makamdan geçerek, ruhunu ve benliĝini erdemli hale getirerek insan-ı Kâmil olur.

Şeriat makamları: 1-Iman etmek 2-Ilim öĝrenmek 3-Ibadet etmek 4-Haramdan uzaklaşmak 5-Ailesine faydalı olmak 6-Çevreye zarar vermemek 7-Peygamberin emirlerine uymak 8-Şefkatli olmak 9-Temiz olmak 10-Yaramaz ve sakıncalı işlerden sakınmak

Şeriat Kapısını ve makamlarını şöyle özetliyebiliriz: kendi öz benliĝini kötülükten arıtmayan, olgunlaşmamış insanın, din kuralları ve yasalar zoruyla eĝitmesi, kişilere ve topluma zarar verecek hareketlerde bulunmasına meydan verilmemesidir.

Tarikat makamları: 1-El almak / Tövbe etmek 2-Mürşid´in ögütlerine uymak 3-Temiz giyinmek 4-Iyilik yolunda çalışmak 5-Hizmet etmeyi sevmek 6-Haksızlıktan korkmak 7-Ümitsizliĝe düşmemek 8-Ibret almak 9-Nimet daĝıtmak 10-Özünü fakir görmek

Tarikat Kapısını ve makamlarını şöyle özetliyebiliriz: insanın kendi öz iradesiyle hiç bir dış zorlama olmadan her türlü kötülüĝü benliĝinden kovabilmesi, elinden gelebileçek tüm iyilikleri hiç kimseden esirgememesi aşamasıdır.

Marifet makamları: 1-Edepli olmak 2-Bencilik, kin ve garezden uzak olmak 3-Perhizkârlık (israf ve müsriflikten kaçınma) 4-Sabır ve kanaat 5-Utanmak 6-Cömertlik 7-Ilim öĝrenmek 8-Hoşgörülü olmak 9-Özünü bilmek 10-Arif olmak(kendini bilmek)

Marifet Kapısını ve makamlarını şöyle özetliyebiliriz: duygu ve ilimden en yüksek düzeye ulaşmak, tanrısal sırlarıfark etmektir.

Hakikat makamları: 1-Alçak gönüllü olmak 2-Kimsenin ayıbını görmemek 3-Yapabileceĝi hiç bir iyiliĝi esirgememek 4-Allahın her yarattıĝını sevmek 5-Tüm insanları bir görmek 6-Birliĝe yönelmek ve yöneltmek 7-Gerçeĝi gizlememek 8-Manayı bilmek 9-Tanrısal sırrı öĝrenmek 10-Allahın varlıĝına ulaşmak

Hakikat Kapısını ve makamlarını şöyle özetliyebiliriz: Hakkı görmek, zaman ve mekân üstü tanrısal Dem´in kudreti içinde Devr-I Alem´e dönmektir.

Kırklar
Kırk sayısı..Alevi inancına tarihsel süreçte çok farklı inanç ve dinlerden esinlenerek benimsenen kutsal ikli algıları ifade eder… Alevi inanç ve itikatının “batın aleminde” kırk gayb ulu erenin (zahirde 17si kadın, 22si erkek) Hz.Ali´den ilmi batın irfanı ve sezgisi ile feyz… alarak buluştukları mecliste benliklerinden geçip aşk ile Hz.Ali ekseninde dönen (eriyerek tanrısal katta Hz.Ali´de birlik olanlar…anlamında) ariflerin vecd ile birlik olanlarına kırklar denir…

Inanç önderlerinin geleneksel işlevsel görevleri
Inan önderlerimizin köyden kente göç öncesi geleneksel, başlıca görev ve vasıfları, aşaĝıdaki gibi sıralanabilinir:

1-Soysal ve inançsal bakımdan, topluma önderlik etme ve davranışlarıyla, yaşantısıyla örnek olma
2-Toplumu irşad (aydınlatma) ve bilgilendirme,
3-Toplumda bütünlüĝü ve birliĝio ile dayanışmayı saĝlamak,
4-Sosyal ve inançsal hizmetleri (cem, cenaze, evlenme törenleri v.b.) yönetme,
5-Adeleti saĝlamak, suçluları düşkün etme,
6-Inancı ve gelenekleri yaşatmak ve aktarmak,
7-Toplumsal ve sosyal sorunları olanları ve hastaların itikaden ikrarlı oldukları yer.

Inanç önderlerimiz toplumumuza sosyal ve inançsal bakımda önderlik etmişler ve davranışlarıyla, yaşantılarıyla örnek olmuşlardır. Alevi dedeleri ve diĝer aile bireyleri toplumda büyük sayĝı görürler. Dede toplumun inanç önderidir. Dede, soyundan dolayı sahip olduĝu konumu nedeniyle aşiret yapılanmasının bulunduĝu yerlerde bile aşiret aĝalarının önünde yer alırdı. Dedelerin bu sayĝınlıĝı daha önce belirtilen niteliklerden kaynaklanmaktadır. Topluluĝun en önemli ve kutsalgörünen erkanlarını onlar yönetir. Dedelerin örnek ve doĝru davranışları „itikaden“ de kutsandıklarından dolayı, toplumda oldukça önemlidir. Toplumu inançsal hizmetlerden yönlendiren kişinin ve yainlarının örnek alınmaları da doĝaldır.

Inanç önderlerimiz yüzyıllarca toplumumuzu irşad (aydınlatma) ve bilgilendirme görevini başarıyla yerine getirmişlerdir. Kentlere göç sonrasında, bu konuda bazı sorunlar baş göstermiştir. Alevilerce dede, bilgiyi tekelinde bulunduran ve verdiĝi bilgiye inanılan yegane güçtür; Aleviler´de yaşamın her alanında dede nüfuzunu görmek mümkündür.

Alevi dedeleri topluluĝa geçmişe ilişkin bilgi vermenin yanısıra, ahlak ve inanç esaslarına yönelik ögütler de vermektedir. Aleviler, dedelerin buyruklarına titizlikle uyarlardı; uymayanlara çeşitli yaptırımlar uygulanırdı. Dedeler, „Buyruk“larda yer alan dinsel esasları,  On iki imamlar, Kerbela  vb. Konuları sürekli Alevilere öĝretirlerdi. Her Alevi, yarı tarihi, yarı Menkıbevi veya bütünüyle Menkıbevi bu bilgileri öĝrenirdi.

Dedelerin cemlerde veya katıldıkları diĝer toplantılardaki bilgi düzeyleri ve bu bilgileri verirken gösterdikleri performans, topluluĝu etkiliyebilmesi onun gördüĝü saygıyı ve etkiyi de artırırdı. Hele cemlerde bu performansın Baĝlama (saz) ile birlikteliĝi yani dedenin baĝlamayı çalmaktaki mahareti topluluk nezdindeki gücünü ve etkisini iyice artırdı. Inanç önderlerimiz toplumda birliĝi ve dayanışmayı saĝlamak gibi çok önemli bir işlevi de yüzyıllardır yerine getirmişlerdir.

Dedelerin ve anaların bir diĝer rolü de, toplumsal otoriteyi saĝlamak suretiyle toplum iç düzenin saĝlanması ve sürdürülmesinde yatar. Alevi dedeleri Topluluĝa birlik bilincini aşılar ve böylece Toplumsal dayanışmayı sürekli saĝlamış olurlar. Kişiler, aileler hatta aşiretler arasındaki sorunların çözümünde dedelerin ruhani nüfuzları çok etkili bir güce sahiptir. Dede gittiĝi bir yerde, önce ordaki kırgınlıkları ve varolan sorunları öĝrenir. Bunlar cem sırasında giderilmeye çalışılır, traflar dinlenir ve cemaatin de huzurunda karara baĝlanır.

Karara uymak kacınılmazdır. Ancak kararın yaptırımı yerine getirildikten sonra, o topluluk içerisindeki eski konuma kavuşmak olanaklı olabilir. Aksi taktirde o kişi veya o aile  artık tümüyle dışlanmış olmaktadır. Yaptırım gücünde varolan sosyal disiplini saĝlamaya yönelik bu önlemler herkesi bu yapıya uygun harekete zorlamaktadır. Bu şekilde çözüme kavuşturulan bir çok olay mevcuttur. Dede, Toplumda birliĝi ve dayanışmayı, onları zaman zaman denetlemek ve çeşitli yaptırımları uygulamak suretiyle, saĝlamış olmaktadır.

Inanç önderlerimiz sosyal ve dinsel törenleri (cem, cenaze, evlenme törenleri vb. ) yönetmişlerdir. Alevi-Bektaşilerin ibadetlerinin temeli bu cem törenlerine dayanır. Cemler geleneksel olarak Cuma akşamı denilen Perşembeyi Cumaya babaĝlıyan ak yapılırlar. Oçakzade dedeler, her yıl düzenli bir şekilde kendilerine baĝlı köylerdeki taliplerini ziyaret ederler. Dedelerin, Babaların bu ziyaretleri genelikle, hasat zamanı geçtikten sonra yapılır.

Dedelerin ziyaretleri, görgü sorgu zamanı hasat zamanı bitmeden yani güz mevsiminde başlayıp, ilkbahara kadar sürer.Cem yapılaçak evin sahibinin durumu da Alevi-Bektaşi geleneĝinde çok önemlidir. En ince ayrıntısına kadar disiplinli bir şekilde düzenlenmiş Alevi-Bektaşi yaşamında dede, anna, Baba-Talip herkes bu kurallara uymak zorundadır. Bu durum Alevi Bektaşi cemlerinin kutsal havasına uymaktadır.

Muhammed-Ali meydanı ve ölmeden önce ölünen yer olarak da nitelendirilen cem meydanı (cemevleri), her yönüyle kutsal kılınmıştır. Eĝer cem yapılan belli bir yer yoksa, dedeler talipleri ziyarete çıktıklarında cemler daha çok şu kişilerin evlerinde yapılabilirdi.

1-On iki hizmet sahiplerinden birinin veya varsa dikme dedenin, rehberin evinde,
2-Köyün ileri gelenlerinin birinin evinde,
3-Belli dergah, oçak veya ziyaretlerin bulunduĝu yerlerdeki mekanlarda.

Dede genelikle cem yapılaçak evde konuk olurdu. Ançak dedenin konuk olacaĝı ve cem yapılaçak evin büyük bir odaya sahip olmasının yanısıra ev sahibide titizlikle seçilirdi.

Bu aile bireylerinin düşkün olmaması, komşuları ve köylüleriyle sorunlu olmaması, sevilen, sayılan bir aile olması gerekirdi. Aksi taktirde dede o evde kalamaz ve cem yapamazdı. Alevi dedelerin ve anaların bayram, ölüm, evlenme, sünnet gibi törenlerde de birtakım görevleri bulunmaktaydı. Topluluk için önemli önemli olan böyle zamanlarda dede mutlaka bulunurdu. Bayram günlerinde, bayramlaşmalarda dede büyük sayĝı görür, onun veya bir başka kişinin evinde toplanılır; dede bu sohbetlerde o günün Alevi inancındaki önemi üzerine bilgiler verir, toplulukla söyleşirdi.

Dede, ölüm halinde yas yerine gider, akrabalarına başsaĝlıĝında bulunur, dualar eder. Alevi-Bektaşilerde ölüm haline, “hakka yürümek” denir. Bazı bölgelerde cenazeyi dede veya vekili yıkar. Cenazeyi alevi erkânına gore dede kaldırırdı. Dedelerin bir görevi de evlenme zamanında görülür. Çoĝu zaman nikahları dedeler kıyar, nikah dedenin duası ile sona eredi.

Dede sünnet törenlerinde bulunur ve dua ederdi. Bu sosyal ve dinsel uygulamalarda Alevi yolunun önderleri sayılan dedelerin bulunması toplulukaçısından büyük önem taşımaktadır. Eski dönemlerde belli bölgeöerde cemler gizli gizli yapılmış, devlet görevlilerin olası baskınlarına karşı, cem yapılan yerin kapısı ve köyün belli yerlerine gözcüler konulmuştur. Bu geleneĝin kısmen şehirlere göçtükten sonra devam ettiĝi görülmekte.

Adeleti saĝlamak, suçluları düşkün etme
Alevi dedelerin yüzyıllardır topluluk içerisinde hukuku saĝlama, adelet daĝıtma işlevleri gerçekten ayrıcalıklı bir yere sahiptir. Bu işlev, çeşitli nedenlerle ortaya çıkan düşmanlıkların sona ermesini saĝlayarak, toplumsal huzurun bozulmamasını önlüyordu. Birbirleriyle konuşmayan, dargın olanlar, dedenin huzurunda mutlaka barıştırılır, barışmayanlara çeşitli yaptırımlar uygulanırdı.

Bu kişiler toplum tarafından dışlanır, hatta sürgün bile edilirlerdi. Dedelerin dargınları barıştırma işlevleri,  çeşitli araştırmacıların da dikkatını çekmiş, kapalı bir toplumsal yapıya sahip Aleviler arasında varolan suç oranındaki azlık ve toplumsal barış ortamında bunun da rolü olabileceĝine dikkat çekilmiştir.

Aleviler´de suç işleyen „düşkün“, bu durumda  „düşkünlük“ olarak adlandırılır. Düşkün olanlara suçlarına göre deĝişik cezalar verilirdi.  „Buyruk“ kitaplarında bu cezalar her suç için ayrı ayrı belirtilmektedir. Düşkün olanlar cem törenlerine katılmazlar, kurban eti, lokması yiyemez ve yediremezler, toplumda dışlanırlardı. Ailesi bile o kişiyi evlerine alamazdı.

Irşad
Doĝru yolu gösterme uyarma, Mürşid´in tarikat´a, yola gireçek istekliye gerekli bilgileri vererek onu aydınlatması; ona gidileçek yolu uygulanacak, yöntemi, sürdürülecek görevleri öĝretmesi.

Şu fena mülküne çok geldim gittim Yaĝmur olup yaĝdım ot olup bittim Urum diyarını ben irşad ettim Horasandan gelen Bektaş idim ben

Buyruk
Alevilikle ilgili kuralları davranışları, imam Cafer´i Sadık´a dayanarak anlatan Erkannameler.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder